10 Mayıs 2008 Cumartesi

AZGIN AZINLIĞIN SON SEFERİ

Cumhurbaşkanlığı seçim takvimi ilerliyor ve süre ilerledikçe olaylar, provokasyonlar, tahrikler ve kışkırtmaların dozu da giderek artıyor. Bir taraftan olan biteni halktan gizlemeye çalışıyorlar ama diğer taraftan aksine her şey ortalara saçılıyor.
Paçalarından akıyor tabiri caizse…
Rezaletin biri bitmeden bir diğeri başlıyor.
“12 Eylül”ü cumhuriyeti korumak ve kollamak adına yaptıkları yalanıyla uyuttular halkı yıllarca.
Bir de baktık ki hiç alakası yok. Amerikalı efendileri emrettiği için yapılmış oysa. Hatırlayın Ecevit toprağa kavuştuktan sonra arşivinden bazı belgeler çıkmıştı özellikle “Çorum” ve “Maraş olayları”na ait.
Şimdi diyorlar ki “Erdoğan çok argo kullanıyor Çankaya’ya çıkamaz.” Oysa bir bakıyoruz ki, Atatürk bile bir zamanlar, canı sıkıldıkça, hem de bahse girerek Çankaya Köşkü’nün avizelerine nişan alarak atış talimleri yaparmış.
Diğer taraftan öğreniyoruz ki, AK Parti iktidara geldikten sonra, birileri “ayışığı”nda “sarıkız” darbeleri yapmaya baya baya heveslenmiş.
Ama biliyoruz ki Türk Silahlı Kuvvetlerimiz böylesi girişimlere asla müsaade etmez ve de etmemiştir “nitekim”
En son olarak duyduğumuz ise daha vahim!
Cumhurbaşkanı A.N. Sezer, ADD’ne hiçte legal olmayan yolları kullanarak, bayağı yüklü miktarda yardımlar yapmış halkın parasıyla.
Son birkaç gündür artan terör olayları nasılda Cumhurbaşkanlığı tartışmalarının paralelinde cerayân ediyor dikkat buyurursanız.
Büyük şehirlerdeki bombalamalar, askere kurulan mayın tuzakları, canlı bombalar… Hiçte münferit terör saldırıları değildir bence. Yani bunlar siyasetin seyrine; Türkiye’nin gündemine göre ısmarlama saldırılara benziyor daha çok.
Hatta Peşmerge bozuntusu alçak Mesut Barzani’nin “Türkiye Kerkük’e karışırsa bizde Diyarbakır’a karışırız” demesi bile bir bütünün parçası olabilir. Yani en azından hükümeti zayıf göstermek adına kirli ilişkilerin başka bir ayağı olamaz mı?
Hayır, hiçte komplo teorisi değil…
Türkiye’de “hassas konular”ın üzeri çabuk örtülür ama hele hatırlayın daha geçtiğimiz aylarda bazı askeri yetkililerin bölücü başı Apo’yla geçmişte görüştükleri iddia edilmemiş miydi?
Şimdi, Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı gündeme düştü düşeli, gelişen, ya da provoke edilmeye çalışılan hadiselere bir bakalım:
Danıştay saldırısı planladılar tutmadı, üstüne üstlük bir de Ecevit’in hayatına mâl oldu.
Menemen hadisesinin yıl dönümünü denediler, olmadı.
Hrant Dink cinayetini planladılar; sonra cenazede Ermeni bile oldular yine tutmadı.
Sonra Nevruza ümit bağladılar ama o da tutmadı.
Ee, azgın azınlığın boş boş oturacak hali yok ya…
Öyleyse bir şeyler yapmalıydılar!
Sonunda Cumhurbaşkanlığı adaylarının açıklanmasından sadece bir gün öncesine anlaştılar.
14 Nisan…
14 Nisanda Ankara’da büyük bir miting düzenlemeye karar kıldılar.
Şimdi, “darbeci”si, “itçi”si, “ipçi”si, “cuntacı”sı, “komünist”i, “ateist”i, “şarapçı”sı “alemci”si, “Kemalist”i dört koldan, harıl harıl çalışıyorlar.

Bir taraftan ADD, Cumhurbaşkanının milletin kesesinden yaptığı yüz binlerce ytl tutarında bağışlarla fermanlar çıkartıp otobüsler kiralayıp adam topluyor Ankara’ya…
Bir taraftan YÖK sınavları erteleyip öğrencileri taşıyor.
Bir yandan, gizli destek ve tahrikçileri eski Çankaya sakini çağrılar yapıyor;
Deniz Baykal’ı zaten uyku tutmuyor AK Parti iktidara geleli;
Onun için can atıyor en önde gitmeye ama utanıyor(!!?)mu nedir.
Haa, mitingin gizli “organizatör”ü deniyor CHP ve Baykal için o ayrı mesele…
Bir de, neredeyse varlıkları bile unutulan, Cindoruk’lar ve Yekta’lar türedi son günlerde. 14 Nisan rüzgarını onlarda arkalarına almış, kendilerince faydalanıyorlar işte.
İşin “cuntacı” ayağını ise emekli asker Şener Eruygur oluşturuyor zaten.
Aa, az kalsın unutuyordum yahu, Cumhuriyet gazetesi zaten çoktan beridir “tehlikenin farkı”na dikkat çekmiyor mu yemeyelim şimdi haklarını dimi.
Tuncay Özkan’ımız var birde, “kanalı”nı bu zümrenin emrine verdi esas duruşta, komut bekler.
Burada isimlerini sayamadığım önemli isimler kusura bakmasın, biliyorum bu işte katkıları büyük ama ne yapalım.
Şimdi benim bir vatandaş olarak bütün bu insanlara bir çağrım var:
Bakın beyler, bakın ağalar; duyduk duymadık demeyin!
14 Nisan sizler için son şanstır haberiniz ola…
Bunu iyi değerlendirin!
O gün alayınız orada olmalısınız.
Aman haa, kıyıda, köşede kimse kalmasın eski Maocu falan.
Şimdi desem ki, Rusya’dan yardım isteyin; orada da komünist kalmadı be kardeşim. Küba ise çok uzak, ama Sezer biraz daha kesenin ağzını açsaydı belki bir iki uçak gönderirdiniz.
Neyse toplanın ki bizde görelim şu “azgın azınlık” ne kadarmış ne edermiş kilosu neymiş!
Bütün destekçilerinizi oraya çağırın hatta gelmeyeni aforoz edeceğiniz söyleyin faydası olur eminim.
Dediğim gibi işte bu son şans beyler bunu değerlendirin bak.
Sonra demedi demeyin.
Bakın sıra bize geçerse biz bir toplanırsak kaçacak delik arasınız ona göre!
Yoksa sizden korktuğumuzu mu sandınız?
Yok yaa..
Sizden korkan sizin gibi olsun be…

Vahdeddin ZAİMOGLU