29 Aralık 2008 Pazartesi

Editör der ki!

İki yıl önce yola çıktık.
Kıt kanaat teknik bilgilerimizle, o gün “blogcu.com”u keşfettik ve “Ilıca için bu blogdan nasıl istifade ederiz”in hesabını yapmaya başladık.
Ve, imkanlarımızı kullanarak, Ilıca hakkında haberler vermeye ve tanıtımlar yapmaya başladık.
Tam bir yıl “blogcu.com”dan faydalandık.
Derken, kendimizi geliştirip yeni şeyler keşfettikçe, bu blog istediklerimize cevap veremez duruma geldi ve “haber ılıca”yı taşımaya karar verdik.
Araştırdık, en güzel hizmeti “blogger.com”un verdiğinde karar kıldık.
Yani tam iki yıldır, “haber ılıca” olarak internet ortamında varız ve Yüce Allah’ın inayeti ile var olmayı düşünüyoruz.
Hiç kimseden “yardım” almadan!
Hiç kimseye “yalakalık” yapmadan!
Hiç kimseden “maddi menfaat” beklemeden!
Hiç kimseye “vefa borcu” olmadan!
“Bağsız”, “bağlantısız”, “güdümsüz”…
Bilişim ve internet çağında beyinleri taş devrine çakılı kalmışlara inat!
Tarafsız haberlerimizle…
Korkusuz ve cesur yorumlarımızla…
Tek tabanca ve de tek başımıza…
Yılmadan, bıkmadan, usanmadan, korkmadan yolumuza devam edeceğiz.

Kasabamız, bir kaplıca merkezi olması nedeni ile Doğu Akdeniz Bölgesi’nde önemli bir konuma sahiptir.
Yani, bölgenin en önemli kaplıca ve sağlık turizmi merkezi konumundadır. İşte bütün bu nedenlerden ötürü, insanlar, alternatif tatile çıkmak için internete girip tıkladıklarında, istiyoruz ki karşılarında kasabamız hakkında bilgi veren derli toplu bir site bulsunlar.
“Zeytin Ilıcası” neresi imiş, nasıl gidilirmiş, ne yapılırmış, ne yenirmiş, ne içilirmiş öğrenebilsinler...
İstiyoruz ki, bir tatilci rezervasyon yaptırmak istediğinde, çok seçenekli bir sayfa çıksın karşısına.
İşte bunu için, hiç taraf gözetmeden, hısım-akraba demeden, ulaşabildiğimiz otel ve pansiyon telefonlarını bu siteye taşıdık.
Sadece ve sadece tatilcilerin işi kolaylaşsın istedik.
Hiç kimseden teşekkür beklemedik.
Tabi teşekkür edenler sağolsun; etmeyenlerin de, canı sağolsun.
Her şeye rağmen, bu liste uzayacak ve zamanla her pansiyonun telefonu burada yer alacak.

Ziyaretçi defteri açtık.
İnsanlar taleplerini, memnuniyetlerini, eleştirilerini dile getirsin istedik.
Elimizden geldiğince sorulanlara cevap yetiştirmeye çalıştık.
İsterdik ki, ziyaretçi defterimizde, kasaba büyüklerimizin de, bir iki kelime bile olsa bir notları olsun…
Ama ne diyelim, canları sağolsun.
"Zamanla o da olur" diyoruz.

Yolumuza devam etmemiz için, elbette tüm bunlara ihtiyacımız yok.
Biz, kimsenin ne dediğine bakmadan, aldırış bile etmeden, en tarafsız ve doğru bildiğimiz haberleri vermeye devam edeceğiz.
Kimsenin, kırılıp darılmadığına bakmadan, kasabamız menfaatine olan konuları dile germekten asla geri durmaycağız. Çünkü önceliğimiz “şunun bunun menfaati” değil Ilıca’nın; Ilıcalı’nın menfaatleridir.
Olabilir, her yazdığımızı herkes beğenecek diye bir kural elbette yok; beklemiyoruz da zaten.
Biz bunları yaparken bazıları küçümseyebilir; gülüp geçebilir “it osuruğu” diyebilir.
Desinler…
Ne derlerse desinler.
Hak bildiğimiz yolda, “hakk” için var olmaya; ilerlemeye devam edeceğiz.

Tabi imkanlarımız nisbetinde…
Şimdilik imkanlarımız; Yüce Allah’ın bahşettiği aklımız, kalemimiz ve eski birde fotoğraf makinamız…

Azıcıkta gündeme dair yazalım:
Şu günlerde her yerde olduğu gibi, Ilıca’da da seçimle yatılıp seçimle kalkılıyor.
Seçim çalışmalarının “kıran kırana” geçtiği; kasabanın adeta ikiye bölünüp kutuplaştığı “seçim dönemi”nde bile; biz, “haber ılıca” olarak ortada ve doğruların tarafında olacağız.
Kim nerden, nasıl aday oldu, kim geri çekildi, kim baskı yaptı, kim kaldı, kim kaçtı elbette imkanlarımız ölçüsünde duyurmaya çalışacağız.

İsteriz ki, adaylar ortaya çıkarken “projeleri” ile yarışsın.
İsteriz ki, seçimleri adaylar değil; “projeler” (Ilıca’nın menfaatleri) kazansın!
İsteriz ki, şu “fani dünya”nın geçici menfaatleri için, insanlar bir birinin kalbini kırmasın.
Tamam, dönem seçim dönemi; insanlar mecburen “bir tarafta” yer alacaklar, birilerini destekleyecekler; ama lütfen kırmadan, krılmadan ve dostça…

Sonuçta Ilıca dediğimiz yer küçücük bir kasaba.
Güneş, Atlık Dağı’ndan aynı anda hepimizin üzerine doğuyor.
Hepimiz aynı soğukta üşüyor; aynı sıcakta terliyoruz.
Hepimiz aynı havayı soluyoruz.
En önemlisi, hepimiz aynı kıbleye yöneliyoruz ve aynı camide; belki de omuzlarımız sürtünerek, Hakk’ın huzurunda secdeye varıyoruz.
Kalplerimiz körelmesin.
Ara sıra kendimize çimdik atıp silkinelim.
Hep, dostlukların ve barışın galip gelmesi dileği ile…
Allah’a (cc) emanet olun.

Haber Ilıca/ Veli KARALAR