10 Mayıs 2008 Cumartesi

N’OLACAK BU CHP’NİN HALİ?

İl Başkanlığına Av. Sayın Selim Sümen seçildikten sonra CHP adeta Maraş’ta “sırra kadem” bastı. Yani, neredeyse unutuldu unutulacak. Gazetelere, ajanslara bakıyoruz var mı CHP’nin bir icratı, bir basın toplantısı, halka bir mesajı, diye ama nafile; çünkü yok yok, yok. Varda, bizim mi haberimiz yok. CHP ile ilgili en son haberi, bir parti çalışanını işten çıkardığında duymuştuk basında. Sahi, n’aptı o işten çıkarılan bayan acaba, mahkeme falan olayı vardı işin. Yoksa, bir şekilde “susturuldu” mu. Hani muhalifleri susturmada; yada bir şekilde “saf dışı bırakma”da meşhurdur ya onlar, o yüzden…
Yine de hakkını yemeyelim Sayın Sümen’in. Son olarak, geçtiğimiz ay içerisinde, bir “rivayet”e göre Ilıca’da bir-kaç kişiyle otururken görülmüş, bir dükkanın önünde. Gerçi, adam görünüp ne yapsın ki. Deniz Baykal görünüp de ne iş yapıyor ki; bir il başkanı onu yapsın.
CHP’li olmak çok zor olsa gerek. Hele birde muhalifsen “yandı gülüm keten helva.” Ya, sesini çıkaramayıp kös-kös oturacaksın; ya da kapı dışarı edilmeye razı olacaksın. Öyle ciddi-ciddi muhalefet edenlerin halini görüyoruz, anasından emdiği burnundan getiriliyor alimallah. (Bakınız Mustafa Sarıgül’ün başına gelenlere “zihniyet” anlaşılır.) Yani, bu zihniyetin kendine de hayrı yok; memlekete de. 85 Yıllık Cumhuriyet tarihine bakın, bu memlekette CHP taş üstüne taş koymamıştır. Tabî kendi yandaşları hariç. Eskiler anlatır, “kıtlık yılları”nda garibanlar arpa, çavdar ekmeği yerken; CHP yandaşlarının evlerinde yüklüklerin altı, yağ ve gaz yağı tenekeleriyle dolu olurmuş. Ambardaki buğday istifi de cabası. Yani partiliysen vatandaşsın, yoksa “halk”sın.
Güya halkçı partidir ama, halk adına yaptığı “halka rağmen halkçılık”tan başka bir şey değildir. Her zaman halka tepeden bakan, jakoben ve kalburüstü takımının yanında yer alıp; “halkçılık” nutukları atmayı yeğlemiştir daha çok. İşte bu yüzdendir ki, “çok partili dönem”e geçildikten sonra (14 Mayıs 1950 seçimleri) hiç tek başına iktidarı görememiş; sık-sık “ihtilal” rüyalarına yatıp; iktidar olma ümidini ihtilallere bağlamıştır. Ne zaman darbe lafı olsa “ağzının suyu” akar CHP’nin.
Gelin şimdi, birazda “milli şefli”, “tek partili dönem”lerine, yani “mazi”sine bakalım yeri gelmişken. Ama baştan söyleyelim alınmak yok. Bu memlekette, halkın; özellikle “manevi” değerleriyle “CHP dönemleri”nde oynanmıştır. (Hoş, şimdide fırsat buldukça affetmiyorlar ya neyse) 1400 yıldır Arapça okunan ezanı, bunlar Türkçe’ ye çevirip; “candarma” dikmediler mi cami kapılarına? İnsanlar “candarma” korkusundan, Kur’an-ı Kerim’i “ahırlar”da; “samanlık”lar da öğrenmek zorunda kalmadılar mı? “Cami”leri kapatıp, parti merkezleri yapmadılar mı. Anadolu insanını “yol vergileri”yle “zar” ağlatmadılar mı? Vergi memurlarıyla “candarma”yı birlikte köylere gönderip, halkın buğdaylarına “zorla” el koydurmadılar mı. Daha neleeer, nelerle dolu CHP’nin geçmişi ne yazık ki.
Şimdi çok mu iyi ki, dediğinizi duyar gibiyim.
Bu gün bile, hükümetin millet yararına yapacağı/yapmaya çalıştığı, icraatların önündeki en büyük “engel” (Cumhurbaşkanı’ndan sora) CHP değimli? Bir kanun mu çıktı, tak gönder anayasa mahkemesine bitir işi… Nasılda direniyor, devletin her kademesini “ayrık otu” gibi sarmış “CHP zihniyetli”; “bürokratik oligarşi” kanunlara karşı, görmüyor musunuz? Bakın “arka bahçeleri”ne bakalım, hiç halkla iç içe; halkın yanında olan bir sivil toplum kuruluşu, yada resmi kuruluş (Örneğin YÖK, Türkiye Barolar Birliği ve bazı kökü dışarıda klüpler vs.) varmı dır? Nasılda direniyorlar “başörtüsü”ne karşı, “laikliği”, “kamusal alanı”, “cumhuriyet”i siper alarak. Oysa, seçimlerden önce Deniz Baykal değimliydi “başörtüsü” dağıtan? Deniz Baykal’ın “başı örtülü” kadınlarla çekilmiş/çektirilmiş resimleri degilmiydi, bilbordları süsleyen?
Ee, CHP tipi halkçılık böyle oluyormuş demekki. Nasıl görünüyor acaba “halk”, CHP’nin akıllı (binası) sarayındaki Baykal’ın “oval ofis”inden?
Aklıma gelmişken, bir “hikaye” anlatayım. Bir makalede okumuştum, aynen naklediyorum: “Geçmiş yıllar olsa gerek, yani 1960-1970’li yıllar falan işte. Ülke “seçim dönemi”nde siyasetçilerin aklına her zaman olduğu gibi “halk” düşmüş yine. Kendileri de yollara düşmüş tabi, “oy için” başlamışlar kapı-kapı dolaşmaya, köyleri gezmeye. Eh bir CHP’li “milletvekili adayı” da bunlardan biri vesselam. Bir köyde dolaşırlarken, bakıyor ki milletvekili adayımız, yaşlı bir nine, elinde bakraçlar, evine de epeyce uzaktaki meydan çeşmesinden, su doldurmuş götürüyor. Ee, işin içinde “oy” var ya “yalakalık” başlıyor tabi. “Adayımız” hemen yüzü nurlu ninemizin yanına yaklaşıyor: “Nineciğim ver onları ben taşıyayım, sen yorulmuşsun” diyor ve alıyor bakraçları. “İşte ben milletvekili adayıyım sizden oy istiyorum, şöyle yapacağım, böyle yapacağım” falan-fiştan neyse. Epey yürüdükten sonra, geliyorlar ninemizin evine. Yalnız dolaşmıyor tabiî ki “adayımız” bu arada; ee, yöreyi tanıyan, “ensesi kalın” CHP’liler ve onların “yardakçı takımı” da yanlarında… Merdivenlerin dibinde bırakıyor bakraçları. Ninemiz “sağolasın evladım Allah senden razı olsun” diye teşekkür ediyor. Herhalde önce sormamış olmalı ki son anda aklına geliyor “iyide evladım sen hangi partidensin” diyor. Adayımız da CHP’li olduğunu söyleyince ninemizin rengi değişiyor “evladım sen ne ettin, ben o suyla abdest alacaktım.”diyor.”
Nereden nereye geldik. Neyse, oruç oruçlu çok bahsettim CHP’den, orucuma bir helal gelmesinde sonra…
Efendim Ramazan-ı şerifleriniz mübarek olsun.
Vahdeddin ZAİMOGLU 02.10.06 MANŞET(YEREL)