11 Mayıs 2008 Pazar

Ilıca'da ne yapılır ne yenir?

Efendim hoş geldiniz .
Şifanın, tatilin, yaylanın ve kaplıcanın merkezi kasabamıza safâlar getirdiniz.
Umarım ayrılırken memnun ayrılırsınız. Ben size yardımcı olmaya çalışayım musade ederseniz.


Eğer önceden rezevasyon yaptırmadıysanız, öncelikle kendinize konaklayabiliceğiniz güzel bir pansiyon bulmalısınız. Yoo, zor olamayacak. Zira kasabamızda çok güzel, konforlu vede her bütçeye hitabeden bir birinden güzel pansiyonlarımız var.

Eh yerleşme işini halletiniz madem, öyleyse şimdi balkonunuza çıkın şööyle bir gerinin ve yayla havası soluyun.
Ciğerleriniz bayram etsin…

Ilıca’ya geldiğinize göre durmayın gari…
De hadi hamama!
Efendim hangisini arzu ederseniz?
Kasabamızda iki tane kaplıca tesisi var. İkisinde de umumi kapalı ve umumi açık havuzlar; küvetler ve aile tipi jakuzili havuzlar mevcut.
Keyif sizin…
Oo, sıhhatler olsun efendim, demek çıktınız havuzdan. Madem çıktınız, açık havada fazla kalmayın! Hemen odanıza çekilin ve şöyle 50-60 dakika bir güzel dinlenin; hatta uyuyun.


Uyandığınıza göre karnınız zil çalıyor olmalı!
İster, telefon açın istediğiniz yemek odanıza gelsin; ister çıkın çarşıya…
Lokantalarımız emrinizde…
Hangisi hoşunuza giderse, canınızın çektiği yemeği masanıza getirsinler.
“Yok arkadaş ben istediğim yemeği kendim hazırlatırım” diyorsanız, o zaman size en yakın kasaba girin ve sadece istediğiniz yemeğin adını söyleyin. (Bana sorarsanız meşhur “Ilıca tavası”nı kesinlikle tavsiye ederim.)
Yemeği söyledinize göre yemeği burada beklemenin alemi yok.
Yok yok, hakkaten gerek yok.
Kasap halleder abi..!
Siz en iyisi, yemeğiniz hazır olana kadar şöyle bir çarşıyı pazarı dolaşın. Manavların ve marketlerin vitrinlerinde, tezgâhlarında duran, albenili leziz meyvelerden alın efendim.
Yemekten sonra iyi olur.
İsterseniz sabit pazar yerimiz var oraya bir çıkın.
Zira burada her şeyin hormonsuz ve yerlisini bulabilirsiniz.
Canınız ne çekiyorsa…
Hakiki tereyağ, saf bal, şeftali, üzüm, elme, armut, ceviz, kuru üzüm, sucuk, tarhana vs.
Eh filenizi doldurduysanız tamamdır.
Çokta almayın canım her gün alın, taze taze alın!
Yemekte çıkmak üzeredir zaten.

Unutmadan söyleyivereyim, yemeğin üzerine mutlaka Ilıca’nın kendine has mis gibi kokan pidelerinden attırın fırıncıya…
Ee yanında ne içmeyi düşünürsünüz?
Kolamı?!
Yok yok, şimdi boş verin muhtevasının ne olduğunu bilmediğiniz gazlı içecekleri.
Siz, en iyisi geçerken marketten şöyle “ılıca yoğurdu” alın. Pansiyonuza varın açın musluğu, buz gibi akan sudan katın, nefis bir ayran yapın.
Yok, ben aç değilim, size afiyet olsun.
(Arkadaş, abiye aç değilim dedim ama bunları anlatırken ağzımın suyuda aktı laf aramızada.)
Haa bu arada, yemeklerinizi her gün böyle fırından veya lokantadan yiyiceksiniz diye bir mecburiyet tabiki yok.
Evinizde yapın efendim evinizde...
Hatta, sizlere en az bir kez, kasabamızın hemen cecik yanıbaşında bulunan “kendin pişir kendin ye” tarzında; bahçeli, buz gibi suların aktığı mesire alanlarınıza gitmenizi öneririm. Yemek yemeniz şart değil, gezin, eğlenin ağaçların altında oturun çay için.
Ya da atlayın arabanıza, alın nevalenizi dooğru Zeytin’e…
Zeytin dedimse zeytin toplamaya falan değil ha!
Yani Zeytun. Şimdiki adıyla Süleymanlı. Yok uzak değil abi!
10 km. sadece…
Burasıda ayrı bir yer. Kavaklı bahçeleri, üç oluklu tarihi soğuk pınarı, kanlı köprüsü ve kalesi ile açık hava müzesi sanki. Burda eskiden Ermeniler yaşarmış. Zamanında çok zulum etmiş kefere türklere çok.
Zeytin’e varmışken “Kışla Obası” na çıkıp şehitliği ziyaret edip; şehitlerimizin ruhlarına bir gatiha göndermeden dönülmez.

Döndünüz Ilıca’ya…
Biz işimize bakalım.
Keyfini çıkarın şimdi buraların.
Ilıca’nın akşamlarıda başka bir güzeldir abi.
Akşam iyi vakit geiçirip eğlenmeniz için her şey mevcut. Önce çocukları lunaparka götürün bir güzel eğlensinler. Hem hevesleri geçsinki çarşıda olta vuruken ikidebir çekiştirip durmasınlar “lanaparkta lınapark” diye.
Çocukların gönlünü de ettiğinize göre artık inin çarşıya bee!
Bu senede on kat daha güzelleşti çarşımız. Zira sizler daha keyifli gezesiniz diye Belediye Başkanımız Sayın Aslan Kaçmaz başatan aşağı yeniledi caddelerimizi.
Parke döşetti her yere, genişletti caddeleri…
Aheste adımlarla turlayın çarşıda. İsterseniz alış-veriş yapın. Her türlü giyim eşyasını satıldığı magazalar ve hediyelik eşya dükkanaları önlerinde güler yüzlü esnafımız karşılar sizi ve içeri davet eder. Giyim hakkaten ucuzdur Ilıca’da benden söylemesi!
Ayrıca memleketteki dostlarınıza birer hediye almadan dönmeyin en azından kendiniz saklarsınız “Ilıca hatırası” niyetine.
Gezmekten yorulduysanız, zaten adım başı, ya güzel bir pastane; ya bir çay bahçesi , ya da bir park var.Onuda mı biz söyleyelim abi oturun işte. Hele başka bir vilayetten gelmişseniz bir pastane derim ben. Şöyle birer porsiyon “Maraş dondurması” iyi gider. Hele üstünede bir künefe söylemişseniz oohh valla ağada sizsiniz paşada…
“Bu akşam tamam, artık hem yorulduk, hemde uykumuz geldi” diyorsanız, son turda, sıra sıra dizilmiş, mangallarından kızarmış mısır kokuları yayılan mısırcılardan birer mısır almadan yatmayın derim. Uyuyamazsınız yoksa!
Bu arada her şey bir yana, en çok dikkat etmeniz kereken, banyo kürleriniz. Aman aksatmayın derim. Yazılı talimata uyun ve banyo saatlerini on agöre ayarlayın. Unutmayın, siz kaplıcadan faydalanmak ve sağlığınız için geldiniz.
Sağlık çok önemli!!
Ee, veda vaslı…
Ben anlatmaya çalıştım dilim döndüğünce.
Umarım, Allah (cc) aradığınız şifayı verir ve memnun kalırsınız. Bir daha gelirsiniz, dostlarınıza tavsiye edersiniz.
Hadi yolunuz açık olsun. Seneye gezmeye bekleriz.
Allah’a (cc) emanet olun…
Veli KARALAR