10 Mayıs 2008 Cumartesi

ÇEMBER

İdealist ve girişimci Başkan Sayın Aslan Kaçmaz’ın, istenmeyen bir şekilde görevinden ayrılmasından sonra, yaklaşık iki yıldır Ilıca Belediye Başkanlığı görevini (vekaleten de olsa)Sayın Cuma Karalar büyük bir başarıyla sürdürmektedir.

Öyle ki; göreve gelir gelmez, dört elle işe koyulan Sayın Karalar, bu güne kadar yapılmayanları yaptı, partizanlığı bir tarafa bırakarak kasabanın her mahallesine, her köşesine hizmet götürdü.

Şimdi, yapılan hizmetleri, burada tek tek saymaya gerek görmüyorum. Sadece bir örnek verecek olursak “Ilıca deresi”nin üzerinin kapatılması bile ( eski model bir dozerle) başlı başına bir devrimdir.

Eee, belki Ilıca’nın içinden halk, siyasi sebeplerle, alenen bir değerlendirme, bir yorum yapmadı/yapamadı, ama ben bizzat kulaklarımla çook duydum çevre köylerden ve yörelerden insanların “demek ki yenmeyince hizmet oluyormuş” lafını söylediklerini.

Bütün bu söylentiler/söylenenler bile göstermiyor mu “Cuma Karalar farkı”nı?
Ama ben, bu tür mesnetsiz ve yakışıksız lafları edenlere çok kızdım. Hatta “olur mu öyle şey yahu; yani eski Başkanlar ( Aslan Bey’i saymıyorum zaten çok kısa sürdü başkanlığı) hizmet yapmayıp ceplerini mi doldurdular” diye azarladım, bu tür kendini bilmezleri.

Tabi benim azarlamam boşuna, elin ağzı torba değil ki büzüp koyasın bir kenara.

Ya da…
Dışarıdan bakınca öyle görünüyor!!

Oysa ben, şahsen Ilıca’yı bırak; Maraş’ta bile adını duyurmuş, kendisine saygı duyulan ve “bey”, “abi” dedirtmiş büyüklerimizin halkın parasına-puluna tenezzül edeceklerine kesinlikle inanmıyorum.
Sanırım herkes aynı benim gibi düşünüyordur!!

Yok yok, bunlar çok kötü ve korkunç şeyler düşünmesi bile insanı “fena” yapıyor.
Neyse burada bir mim koyalım ve dönelim biz Cuma Bey’e…

Sayın Başkan gerçekten bir vekil gibi değil de seçilmiş bir başkan gibi çalıştı.
Çalıştı diyorum.
Çünkü;
Çalışıyordu!
Çalışamaz olduuu!

Bilmiyorum niye böyle oldu?
Neden böyle oldu??

Oysa Ilıca’nın, hizmete ihtiyacı var, yeni projelere ihtiyacı var, eksikleri var.
Yeni sezon için yapılması gerekenler var.
Var oğlu var işte.
Yani, şimdi ben, bu tür bir yazı değil de, yapılması gerekenlerle ilgili bir yazı yazmak isterdim.
Ama olmuyor işte…
Hal böyleyken; bütün bunlar varken…

Devam edelim efendim: Sanki birileri düğmeye bastı bir yerlerden; Ya da “Derin ılıca” “üstünü çizdi” başkan Karalar’ın.
Hatta tersinden soralım.
Başkan, kimin tekerine çomak soktu, veya başarılı çalışmaları kimleri rahatsız etti??
Sayın Vali’nin yanında, vilayette, Maraş bürokrasisinde ve basının da Sayın Karalar’ın yıldızının parlaması kimlerin işine gelmedi!
Yoksa birileri, siyasi geleceklerinin önünde en büyük “engel” olarak Sayın Başkan’ımı gördüler?
Yoksaaa…??
Yoksa, işin içinde tahmin dahi edemeyeceğimiz “durumlar” mı var!

“Hadi canım sende” demeyin.
Her şey ortada…
En başta, hani şu “sıcak su meselesi”nde tek başına bırakıldı Sayın Başkan. O, Ilıca’nın anlı-şanlı!! her konuda fikir sahibi, kerameti kendinden menkul “abi”leri,”bey”leri nedense hiç ortalarda yoktu, Başkan tek başına gece gündüz çırpınırken!?
Sanki yer yarılmışta içine düşmüşlerdi.
Ne bileyim belki de bir başarısızlık bekliyorlardı ellerini ovuşturarak. Ama olmadı. Hevesleri kursaklarında kaldı.

Her iki durumda da Ilıca’nın kazanacağı bir anlaşmayla “su meselesi” tatlıya bağlandı.
Planları bir kez daha bozuldu maalesef.
İşine gelmedi bazı “abi”lerin, “bey”lerin. Zira Sayın Cuma Karalar yine başarmıştı.

Daha gerilere…
2006 Mayıs’ındaki “saldırı olayı” bile bütün bunların bir parçasıydı bana göre.
Yani kışkırt…
İleri itekle ve yalnız bırak,
Ve de seyret!
Barış çabalarını sabote et!
Kontrollü gerilim…!!!??
Tam bir “Siyonist taktiği” doğrusu!!

Şimdi biraz önce “mim” koyduğumuz yere dönelim ve devam edelim.

Bir düş gördüm geçen gece…
Tanıdık gelen bir vadi. Vakit gece olmalıydı sanırım.
Kendileri koca koca, gölgeleri cüce cüce adamlar, bir adamı çembere almışlar…
Bir ateş çemberi…
Ateş yanıyor, çember daralıyor!
O, koca koca adamlar, ha bire ateşi harlandırıyorlar.
Ateşin yalımlarının aydınlattığı yüzünde çaresizlik okunuyor zavallı adamın.
Ellerinde dosyalar, kağıtlar bir şeyler söylüyorlar belli ki adama.
Ama adam yanaşmıyor koca koca adamların dediklerine galiba…

Derken telefonumun zili çaldı uyandım.
Hayrolur imşaallah!
Gördüğüm rüyadaki adamlar sanki tanıdık geldiler ama, tam seçemedim doğrusu. Hafızamı zorlarsam sanırım hatırlarım.
Söz, hatırlarsam sizinle paylaşacağım.

Sadede gelelim efemdim.
Kurt kuzuyu yemeyi kafasına koymuşsa “suyu bulandırdın” demesi bahanedir.
Başkan’ın işi zor vesselam. Bir taraftan gizli gizli seçim hesapları yapan dinazorlar; bir taraftan O’nu kirli işlerine alet etmeye çalışan “abi”ler, “bey”ler.
Çember daralıyor etrafında.
Ne çemberi yahu…
Haa,
Rüyamda görmüştüm değilmi, çemberi!
Ondan dedim herhalde çember diye.
Çok mu uzattık yoksa.
Görelim mevlâ’m neyler, neylerse güzel eyler.
Allah’a emanet olun…

Vahdeddin ZAİMOGLU