26 Temmuz 2008 Cumartesi

Kırılmak, darılmak yok!

vahideddun46@hotmail.com
Bu yazımızda, Ilıca Kasabası’nda (bize göre) bazı yanlış uygulamaları ve gözden kaçanları ele alacağız.
Baştan söyleyelim, lütfen kimse üzerine alınıp da kırılmasın, daha doğrusu bunlar bir “dost tavsiyesi” olarak kabul edilsin.

Ilıca-Kahramanmaraş arası yapılan yollar keşke sezon başlamadan
asfaltlansaydı/asfaltlanabilseydi.Eminim gerek tozdan, gerekse zeminin gevşekliğinden, gelip geçenler canından beziyordur.
Gerçekten çok berbat o kısım.
Biz, kasabalı olarak dayanamıyorsak, gelen misafir ne desin, nasıl dayansın.
"Asfaltlandı, asfaltlanacak" derken, sezon yarılandı zaten.
Sayın Başkan Aslan Kaçmaz’ın bu konudaki gayretlerini tabiî ki biliyoruz.
Keşke, aynı gayret ve duyarlılığı “merkezdekiler”de gösterseler!
Burada bir "utanç" varsa; ki, bana göre var…
Bu utanç, Ilıca Belediye Başkanı’na ait değildir emin olun. Bu utancın sahibi, “aha bu gün, aha yarın” diyerek, Başkan’ı oyalayanlardır.
Yazık, çok yazık.
Ve de, ayıp!
Çevre illerden gelenler ne düşünüyorlar acaba, gelip geçerken.
Bu ilin idarecilerine "rahmet" okumadıkları kesin.

Neyse.
Yol meselesini geçip, şöyle Ilıca’ya doğru çıkalım hele.
Evet, Sayın Başkan bu sene olağan üstü gayretler göstererek, Ilıca’ya yepyeni bir çehre kazandırdı. Bu konudaki gayretlerinden ve çalışmalarından ötürü Sayın Başkan ve ekibini kutlamak gerek.
Ama bütün bunlar, “her şey dört dörtlük, hiçbir eksiklik yok” anlamına gelmesin sakın.

Şimdi, bize göre eksiklikleri ve gözden kaçanları, kısa kısa ele alalım.

Hemen, Ilıca girişinden başlayalım.
Girişteki göbeğin solt üst tarafına bir “zıpı zıp” koymuşlar, çocuklar eğlensin ve sahipleri de para kazansın diye. Kim koymuş, nasıl koymuş, orası bizi ırgalamaz elbet. Allah (cc) bereketli kazançlar versin sahibine. Ama, “zıp zıp”ın hemen önüne; anlaşılan o ki, arabalar park edip “tezgâh”ın önünü kapatmasın diye, koca koca kaldırım taşları dikilerek, yolun neredeyse ortasına konmuş.
Ne kadar ilkel!
Ne kadar çağdışı!
Yahu, insan onları en azından bir boya ile belirgin hale getirir ve daha kenara koyar. Gece bir araba görmeyerek çarpsa sorumluluğu kim üstlenecek.
Ayrıca özellikle, o göbek bölgesi ve çarşının tam kapatılma noktasında da temizlikte "zaafiyet"ler var anlaşılan. Bilmiyorum, belediyenin yeteri kadar personeli var ama sanırım "denetim"de problem var.
Geçelim.

Ve, biraz daha yukarıya doğru çıkalım.
Vali Saim Çotur Kaplıcası’nın hemen önünde, bir yeşil alan var. Park işte, anlayacağınız canım.
Hah, işte bu parkın ana caddeye bakan tarafına, galiba insanlar çimleri tepeleyip ezmesin diye tel elek çekilmiş!!
Valla hiç gitmemiş, hiç…
Çok kötü duruyor.
O ne öyle yaa…
Hangi çağdayız arkadaş.
Madem insanlarla başa çıkılmıyor (anlaşılan öyle) ve illaki oraya bir şeyler çekilmesi gerek. Ama daha uygun ve göze hitâbeden bir yöntem düşünülebilir.
Bunu da geçelim.

Gelelim hamamın çevresini "mesken" tutanlara.
Önce mısırcılar ve diğer satıcılara bakalım.
Tabiî ki insanlar bahçelerinde yetiştirdikleri ürünleri satacak ve para kazanacak.
Bize göre bu satıcılar kasabanın kasabamızın "otantizm"ini oluşturuyor.
Yani kendine has güzelliklerinden ve olmazsa olmazlarından…
Ama, biraz daha düzenli ve daha temiz...
Ve özellikle insanların su içtiği o çeşmenin önünü kapatmadan.

Satıcılar kolay, kolayda, şu kaplıcanın çevresini babalarının malı gibi kullananları ne yapmalı.
Ne yapılacaksa bir an önce yapılmalı aslında.
İnsanlar "beleş"e alışmışlar.
Pansiyonlar bom boş ama, bir bakıyoruz hamamın arkasına doğru kaldırımlar parsellenmiş. Yatana mı bakarsın; yemek yiyene mi; bulaşık yıkayıp, çöpümü hemen oracığa dökene mi; çocuğunun altını ulu orta değiştirene mi…
Adam, çekmiş arabayı kaldırımın kenarına, sırtında bir atlet, yatmış ortalık yere, oradan aile mi geçiyor diye düşünmüyor bile.
Edep yok; haya desen hak getire…
Gerek hamamın yan tarafı, gerekse arka tarafı, bir an önce kontrol altına alınarak bu "kepazelik"lere bir son verilmeli.
Unutulmamalı ki, Ilıca’ya her kesimden insan geliyor.
İnsanların, televizyonlarda oynatılan tanıtım filmlerinde ve internette gördükleri Ilıca’yla bu manzaraları kıyasladıklarında, uğrayacakları "hayal kırıklığı"nı bir düşünmeliyiz.

Birde, Ilıca’mızın "eğlence merkezi" lunaparkımız var.
Gelenlere "heyacanlı" ve "zevkli" dakikalar yaşattığı muhakkak.
Bu sene, kenarlarına duvarlar örülerek, biraz daha çekidüzen verildi. Yapılanlar şüphesiz insanların iyiliği için. Ama sanırım gözden kaçan bir nokta var. Parkın arka duvarı bayağı yüksek . Böyle olunca da arka taraftan geçen yola göre park çukurda kalıyor. İnsanlar o duvarların kenarlarına toplanıp parkı izliyorlar ve baya bir yoğunluk oluşuyor. Ama duvarın kenarında hiçbir "önlem" alınmamış.
Yaklaşık 5-6 metre yüksekliğinde olan bu duvardan Allah korusun her an birisi düşebilir.

Gel gelelim "inşaat" meselesine.
Bildiğimiz ve Sayın Başkan’ın ağzından bizzat işittiğimiz kadar ile 15 Haziran’dan itibaren kasabada "inşaat yasağı" başlar ve sezon bitene kadar devam eder.
Durum böyle iken, bir bakıyoruz ki, kenarda, köşede bir inşaat devam ediyor!!
Hadi diyelim "kenar"dır idare edilir.
Ama, iş makinelerini çekip, dolu pansiyonların arasına doğru "keriz ayağı" kazıp, ana caddeye bağlamakta neyin nesi sezonun orta yerinde.
Bu acele niye.
Madem öyleydi, koca kış geçti ve o inşaat devam etti, o zaman keriz işini halletmek neden akıllarına gelmedi bu adamların.
Valla pardon ama, hiiç "şık" olmadı bu olay.
Diğer taraftan, geçenlerde “facia yolda” başlığı ile sitemizde haber olan inşaat çukuru da öööylece duruyor.
Çevre pansiyonlarda konaklayanlar gündüz "sinek"ten gece "kurbağa sesi"nden bıkmış durumdalar.
Ayrıca çukur çevresine bir "emniyet bandı" bile çekilmemiş halâ.
Zaten su tahliyesi de yapılmıyor, orada bir iki "domates" sulanacak diye.
Anlaşılan o ki, insanların sağlığı, rahatı ve huzuru bir iki kişini menfaatinden daha önemsiz.
"Bataklık" ve "pislik yuvası" orası vesselam.

Ne bileyim, ya ben "çok ince düşünüyorum" ya da bütün bu "olan biten"ler doğru!!
Sizce acaba hangisi!!???...
Saygılarımla…